Türkiye’nin ilk ağrı kesicilerinden biri olan Gripin, bakkallarda bile satılarak adını her yerde duyurmayı başardı. Piyasaya çıktığı dönemde aniden yükselişe geçen ve rakiplerine büyük fark atan ilacın mucidi de bir eczacıydı. Osmanlı’nın son, Cumhuriyet’in de ‘ilk’ girişimcilerinden Necip Akar’ın Gripin’i kısa sürede Türkiye hatta dünya çapında bir ilaç haline getirmesi ise pek çok kişiye ilham olacak cinsten.
Necip Akar, 1904 yılında Nizip‘te doğdu. 5 yaşında ailesiyle birlikte İstanbul‘a gelerek, liseyi dönemin en iyi lisesi olarak bilinen Vefa Lisesi‘nde tamamladı. 1924 yılında Eczacılık Okulu‘ndan mezun olan genç adam, fakültede okurken Necip Özgül’ün eczanesinde çalışmaya başladı. Söz konusu o dönemlerde ilaçlar eczanelerde yapılıyordu. Bu durum öğrenmeye çok açık olan Necip’e baya bilgi birikimi sağladı. Çünkü okulda öğrendiği teorik bilgileri eczanede pratiğe döküyordu. Okulunu bitirip, askerliğini tamamlayan genç ve yetenekli adam için sırada iş hayatına atılmak vardı. Ancak bu durum onun için iş yaşamına atılmasının çok ötesine geçecekti. Çünkü o cumhuriyet döneminin ilk girişimcilerinden biri olarak Türkiye’ye adını çok önemli bir ilaçla duyurmaya başaracaktı. Peki bir dönemin olmazsa olmaz ağrı kesicisi Gripin‘in nasıl piyasaya çıktı?
Ankara’da Eczacı Hüsnü Bey’in yanında 6 ay kadar çalışan Necip, burada da birçok bilgiyi pratikte öğrenme imkânı buldu. Ancak bir taraftan abisi Cemil Akar ile ortak bir iş kurmak istiyordu. Necip bu planına da kısa bir süre sonra hayata geçirdi. Abi kardeş ilk olarak ‘Şampuan Cemil’, ‘Necip Bey Kremi’, ‘Necip Diş Macunu’ gibi karışımları üretip piyasaya sürerek hayallerini gerçekleştirdi. Öyle ki Necip Akar’ın ürettiği Necip Diş Macunu Türkiye’de alınan ilk yerli patent ürünüydü. İki girişimci kardeş iddialı olduğunu düşündükleri ürünleriyle piyasaya adım attılar atmasına ama umduklarını pek bulamadılar. Çünkü işler planladıkları gibi gitmedi. Yaptıkları ürünler yeterince ilgi görmeyen iki kardeş, pek çok kişinin aksine bunu bir yenilgi değil, zayıf yanlarını görmek için bir fırsat olarak gördü. Böylece daha profesyonel bir marka yaratmaları gerektiği kanaatine vardılar.
Girişimci kardeşler, bir süre sonra piyasaya hâkim olan “Dandolin” diş macunu markasını özenle inceleyerek onun karşısına daha basit ama çarpıcı bir isimle çıktılar. Yeni yeni yaygınlaşan ve herkesin dilinden düşürmediği radyo da onların esin kaynağı oldu. Radyo kelimesinin sonuna dandolin gibi “lin” eki getirerek “Radyolin” markasını oluşturdular. Sonrasında halk tarafından rağbet görmeyen Necip Bey Kremi’nin üretimini durdurup, Necip Diş Macunu‘nun formülünü değiştirdiler. Yeni formülü oluşturduktan sonra 28 Temmuz 1927’de ruhsatını alarak ismini “Radyolin” koydukları diş macununu üretmeye başladılar.
DİŞ MACUNUNDAN SATIŞ REKORU GELDİ
Radyolin, kısa zamanda Necip’e hiç ummadığı kadar çok ivme kazandırdı. Olağanüstü çıkış yapan marka, her yerde adını duyurmayı başardı. Nedeni ürünün adı gibi içeriğinin de kusursuz olmasıydı. Diş macununun afiş reklamı da büyük ilgi görüyordu. Çünkü onu da Necip yapmıştı. Böylece ülkede afiş reklamı yapan ve reklamcılığı bu şekilde çağdaşlaştıran ilk isim de o oldu. Radyolin’i piyasaya çok iyi sürmesi, bir aylık sürede Necip Diş Macunu‘nun iki yılda yapabildiği satışı yapmasına ve bir yılda yarım milyona yakın satış gerçekleştirmesine olanak sağladı.
GRİPİN NASIL ORTAYA ÇIKTI?
Söz konusu yıllarda Türkiye’de ‘İspanyol Gribi’ olarak da bilinen ciddi bir grip salgını yaşanıyordu. Girişimci kardeşler bu duruma ilgisiz kalamazdı. Hemen baş ağrısından diş ağrısına, soğuk algınlığından nezleye, yüksek ateşten vücut ağrılarına kadar her tür ağrıyı kesecek bir ilaç yaparlarsa yok satacaklardan eminlerdi. İlacın formülünü 3 yıl içinde ortaya çıkararak diş macununda olduğu gibi vurucu ve dikkat çekici bir isim arayışına giriştiler.
Ancak o dönemlerde ağrı kesici alanında bir dünya markası haline gelen ve hâlâ adını duyduğumuz aspirin oldukça revaçtaydı. Girişimci kardeşler bu kez de Aspirin isminden esinlenecekti. Aspirin’in ‘in’ ekini alıp, herkesi canından bezdiren grip sözcüğünün sonuna iliştirdiler. Yine başarılı bir pazarlama stratejisine imza atmayan başaran iki kardeş, 1935’te ruhsatını aldıkları Gripin’i piyasaya sürdü.
‘BİR TANE AL, BİR ŞEYİN KALMAZ’
Halk tarafından yoğun ilgi gören Gripin, piyasaya sürülür sürülmez satış rekoru kırınca girişimci kardeşler hemen fabrika kurulması gerektiğini düşündü. Böylece Gripin Fabrikası’nın kurulması da gerçekleşmiş oldu. Gripin kısa sürede değil ülke çapında, dünyada da ulusal bir ilaç haline geldi. Hatta “Bir Gripin al, bir şeyin kalmaz” sloganı halk arasında o kadar çok söylendi ki reklamlara da afiş oldu.
ÜZERİNDEKİ ÇİZİMİ İLAÇ KADAR İLGİ GÖRDÜ
Tabii ki Gripin’in içeriği kadar tanıtım kampanyaları ve kutusunun tasarımı da oldukça ilgi çekiciydi. Üzerindeki kadın çizimi ilaç kadar ilgi gördü. İki kardeş 1950 yılına geldiklerinde yollarını ayırmaya karar verdi. Abisi Cemil Akar‘a Radyolin’i devrederek yollarını ayıran Necip Akar, puro sabunu ve fay temizlik tozu gibi ürünler çıkararak piyasa hâkimiyetini sağlamayı başardı. Üstelik Necip Akar’ın ilkleri bununla da sınırlı kalmadı. Türkiye’nin ilk yerli çocuk maması “Paro”, temizlik tozu ve kan sulandırıcı “Opon”un altında da onun imzası vardı.
DENİZ KAZASINDA HAYATINI KAYBETTİ
18 Haziran 1957 tarihinde yani henüz 53 yaşında ortağı Muammer Bayer ile bir deniz kazasında vefat eden Necip Akar, şu an yaşasaydı daha nice ürünlerin buluşuna katkı sağlayacağı su götürmez bir gerçek. Reklamın gücünün farkına varan ve Türkiye’yi bu alanda oldukça geliştiren Necip Akar, büyük küçük herkes için inanılmaz bir mucitlik örneği olarak tarih kitaplarına adını yazdırmayı başardı.