Yerel basın, toplumun nabzını tutan, halkın sesi olan ve kamuoyunu şekillendiren bir güç. Ancak bu gücün hak ettiği değeri gördüğünü söylemek ne yazık ki mümkün değil. Bandırma’da bu durumun somut bir örneğini geçtiğimiz günlerde yaşadık. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Kadın Kolları tarafından düzenlenen bir basın açıklamasına WhatsApp gruplarından 30’a yakın basın mensubu davet edildi, ancak sadece 3 yerel basın kuruluşu katıldı. İşte bu tablo, yerel basını yalnızca bir aracı olarak görüp işleri düşünce kapılarını çaldıklarını gözler önüne seriyor.
Elbette bu durum sadece Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Kadın Kollarına özgü bir durum değil; genel olarak basına verilen değer neredeyse yok hükmünde. Birçok basın mensubu ek işler yaparak ayakta durmaya çalışıyor. Mesela Bandırmaspor basın toplantısı örneğin sponsorluk duyurusunda yapılan basın toplantısında ise yine sadece 3-4 basın kuruluşu vardı.
Yerel basın, yıllardır maddi ve manevi desteksizlikle mücadele ediyor. Basın mensupları kamu görevi üstlenmekte ancak devletten herhangi bir ödenek alan kuruluşlar değiller. Yaptıkları iş, halkın haber alma hakkını sağlamak adına büyük bir özveriyi gerektiriyor. Buna rağmen siyasetçiler ve STK’lar, basını yalnızca bir aracı olarak görüp işleri düşünce kapılarını çalıyorlar. Ancak gazeteciler de insandır; zamanını ve emeğini hak ettiği şekilde kullanmak zorunda. Peki, CHP Kadın Kolları’nın bu çağrısına neden sadece 3 basın kuruluşu gitti? Gelin bu sorunun cevabını birlikte arayalım.
Yerel Basının Gözden Dışı Bırakılması Siyasetçiler ve STK’lar, basını genellikle etkili bir iletişim aracı olarak kullanmak ister. Ancak bu işbirliğinin tek taraflı olması mümkün değil. Yerel gazeteciler, kısıtlı kaynaklarla ve yoğun bir iş temposuyla çalışırken her etkinliğe katılma şansı bulamıyor. CHP Kadın Kolları’nın etkinliğindeki düşük katılımın temel nedenlerinden biri bence budur. Ayrıca Basın mensuplarını ötekeleştirmeleri yüzünden hatta küstürmeleri yüzünden bu tür basın toplantılarına düşük katılımlar olmaktadır ve bu katılımlar böyle giderse komple bitecektir.
Etkisiz İletişim ve Duyarsızlık Bir diğer önemli sebep ise basın açıklamalarının genelde zayıf bir gündem yaratması. Eğer bir etkinlik toplumda yankı uyandıracak bir mesaj içermiyorsa, basın mensupları doğal olarak bu tür davetlere ilgi göstermiyor. Öte yandan, gazetecilere değer verilmediği ve sadece birer “haber aktarcısı” olarak görüldükleri düzende, bu ilginin daha da azalması kaçınılmaz.
Çözüm Nerede? İşte bu noktada, hem siyasiler hem de STK’lar için yerel basına bakışı düzeltmenin yolları çok açıktır. Birkaç öneriyi sıralamak gerekirse:
- Destek Mekanizmaları: Yerel basını maddi ve manevi destekle güçlendirmek, bağımsız haberciliğin devamı için kritik önem taşıyor. Bu alanda teşvikler, işbirlikleri ya da proje destekleri ön planda olmalı. Abone olarak ve ilan vererek destek olunabilir.
- Gazetecilere Değer Vermek: Etkinliklerde gazetecilere sadece bir haber aracı olarak değil, topluma hizmet eden bir paydaş olarak yaklaşılmalı. Onlara yönelik “kuru pastacılar” gibi küçümseyici ifadelerden kesinlikle kaçınılmalı.
- Daha Etkili İçerikler: Basın açıklamaları, toplumsal meselelerle ilişkilendirilen, çözüm odaklı mesajları içermelidir.
Bandırma’da yerel basının çektiği sıkıntıları, bu son olayla bir kez daha görmüş olduk. Ancak unutulmamalı ki yerel basını görmezden gelmek, bir bumerang etkisi yaratır. Çünkü sizin sesinizin halkın duyabileceği tek kanal yine basındır.
Basın mensuplarının görevlerinden biri, kamu adına siyaseti denetlemek ve toplumu bilgilendirmektir. Ancak eleştirel bir haber ya da yorum karşısında siyasilerin, basını susturma veya görmezden gelme yoluna gitmesi, hem ifade özgürlüğünü hem de halkın bilgi alma hakkını zedeliyor. Özellikle eleştiriye tahammülsüzlükle yapılan bu tür hareketler, siyasetin şeffaflığını ve hesap verebilirliğini ortadan kaldırıyor. Oysa ki, eleştiriler bir düşmanlık göstergesi değil, daha iyiyi aramanın bir aracıdır.
Siyaset, yalnızca alkışlarla veya onaylarla yürümez. Hataları kabul etmek, eksiklerini görmek ve bunlardan ders çıkararak ilerlemek, gerçek bir liderin en önemli özelliklerindendir. Eğer bir siyasetçi eleştiriye açık değilse, bu durum, o kişinin siyaset yapma ehliyetini sorgulatır. Çünkü siyaset yalnızca kendi doğrularını dayatma değil, ortak akılla hareket edebilme sanatıdır.
Basın mensuplarının eleştirileri bir lütuf olarak görülmelidir. Bu eleştiriler sayesinde siyasetçiler, halkın nabzını tutabilir, gözden kaçan sorunları fark edebilir ve daha iyi hizmetler sunabilir. Ancak, eleştiri yapıldığında bunu bir saldırı olarak algılayan, küsen veya kendi içine kapanan siyasiler, halktan ve gerçeklerden kopar. Bu durum, yalnızca siyasete değil, toplumun genel ilerleyişine de zarar verir.
Siyasetçiler, eleştirilerden korkmamalı; aksine, bunları birer fırsat olarak görmelidir. Çünkü eleştiriye kapalı bir siyaset, halktan kopuk bir siyasettir. Ve halktan kopuk bir siyaset, başarıya değil, başarısızlığa mahkûmdur.
İşte bu nedenle herkesin, ama özellikle siyasilerin, STK’ların ve hatta her kesimin yerel basına olan yaklaşımını gözden geçirme vakti gelmiştir. Sesinizi duyurmak istiyorsanız, önce karşıdakinin sesine kulak vermeniz gerekir. Bu, basınla kurulacak doğru bir ilişkinin ilk adımıdır.
Gökhan DAĞLI