Bandırma Kent Konseyi’nin düzenlediği “Cumhuriyetin 100. Yılı’nda Bandırma’ya İz Bırakanlar Vefa Gecesi” adlı etkinlik geçtiğimiz günlerde gerçekleşti. Bu tür etkinlikler amacı gereği ilgi çekici ve güzeldir ama aynı zamanda da çok risklidir. Çünkü her zaman unutulanlar olur, olacaktır. Nitekim bu vefa gecesinde de unutulan isimler oldu. Tabi unutulanlar demek, en basitinden iyimser bir tablo çizmektir, çünkü insanlar konuşur, dahası insanlar kasıt arar. Bu etkinliklikten sonra da insanlar hem konuştular, hem kasıt aradılar ama dedikoduları bir yana bırakıp işin özüne de biraz inmek gerekiyor.
Yapılan ilk hata, vefa gecesinde plaket verilecek kişiler konusundaki çalışmayı gerçekleştiren komisyonun kendisindeydi. Çünkü, bu komisyondaki isimlerin çoğunluğu gazetecilerden oluşuyordu. Bunu söylüyor olmama şaşırdınız mı? Çünkü, ben de bir gazeteceyim değil mi? Ne parti ama!
Yahu! Bandırma’da hasmı olmayan gazeteci var mı? Allah aşkına bu kentte zamansız vefatıyla hepimizi üzen Ali Osman Ata’nın bile arkasından karalayıcı bir yazı yazılmadı mı? Yazıldı. Peki o yazıyı yazan duayen abimiz bu vefa gecesinin komisyonunda mıydı? Evet. Peki Ali Osman Ata bu kentte iz bırakanlardan değil miydi?
Bakın bu kentte gazetecilerin üye olabileceği iki farklı dernek var. Keşke, “İşte aydın kent, işte çok seslilik,” falan diyebilseydim ama öyle değil. İşin özü bu kentin gazetecileri kavgalı arkadaş. Kavgalıyız! Bu yüzden objektif olamayız.
Bazen gerçekten çuvaldızı kendine, iğneyi başkasına batırmak gerekiyor. Ben bir gazeteciyim ve evet, söylüyorum, “Gazeteci abilerim şahsi algılamasın ama bu komisyonda hiçbir gazeteci olmamalıydı.” Belki o zaman daha az konuşurdu insanlar.
İkinci olarak bu iş sanki biraz aceleye geldi. Öyle olacak ki Kent Konseyi bu etkinliğin bir telafisini yapma kararı aldı ve bu gerçekten de çok yerinde bir karar oldu. Çünkü unutulanlar oldu. Kasıt arayın ya da aramayın oldu.
Yazı : Umut Osman Sunci