Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

AHHH KALBİM!!!

Öncelikle bana kalpleri kadar

Öncelikle bana kalpleri kadar temiz bir sayfayı layık gören Bandırma Com. ailesine çok teşekkür eder, herkesin halinin ve vaktinin iyi olmasını dilerim.

Şimdi gelelim konumuza. Meşhur bir atasözümüz var ya, “Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olmak,” ne alaka, işte sabah sabah bu takıldı aklıma. Dimyat’taki pirinç beynimiz, evdeki bulgurda kalbimiz olsa, aman ha beynimize bir zeval gelmesin diye kalbi hiç kullanmadan, sultanlar gibi baş köşeye mi oturtmak lazım. Ya da kalbi koruyalım derken beynimizi her türlü şeytanlığa, her türlü dalavereye mi atalım? E bu daha kolay gibi.

Milletçe aynı anda iki işi, hem de kaliteli iki işi pek büyük bir başarıyla yaptığımız söylenemiyor. Yani parlak bir beyin süzgecinden geçirip, kalbimizin iyi niyetiyle buluşturamadığımız işlerimizi genellikle elimize, yüzümüze bulaştırmakta pek ustayız. Sanırım bu yüzden büyüklerimiz bizi yetiştirirken ağzından çıkanı kulağın duysun, aman üç kere düşün bir kere söyle gibi sözlerle terbiye ederlerdi. Yani hem kalbini hem de beynini bir zahmet aynı anda kullanıver demişler de bize anlayan kim? Bir kere anlamış olsak gelecek nesillere bizim dönemden yadigar, “Ay aynı anda hem sakız çiğneyip hem merdiven çakamıyor musun? Ne de malsın valla,” gibi iğrenç ötesi bir sözü miras bırakmayız. Bak gördün mü iki nesil arası nasihat farkı…

Bir insanda en büyük meziyet olarak çok ama gerçekten çok büyük bir zekayı kriter almak öylesine makbul ki, kimse iyi niyet, temiz kalp derdinde falan değil. Böyle olunca da ortalık süper zeki hırsızlarla, üstün zekalı ahlaksızlarla ve hatta bayağı ciddi akıllı yöneticilerle doluveriyor. Al sana babaannemden aklıma gelen bir cümle daha, “İnsanın kötüsünden koru bizi Allah’ım.” Bak insanın zekisinden ya da aptalından demiyor. Olayı direkt kalbe bağlıyor, iyilik ve kötülüğün başkentine doğru gidiyor. Akıllı kadındı rahmetli, kalbini aklının emrine vermiş nadir yetenekli insanlardandı. Darısı hepimizin başına diyelim.

“Bülbülün çektiği dili belası” demişler bir kere. Bülbül işte şakırken vaktini saatini ayarlayacak bir zekaya sahip mi zavallım? Ya da “Ne güzel sesim var, ay içim gidiyor kendime herkesin de gidiversin bir zahmet kalpten seviversin beni,” derken asırlardır hem kalpten hem beyinden yeterince sebeplenemediği içindir ki, dili işte; çekisi ve belası oluveriyor.

Gelelim hem bana hem de yavaştan sonuca. Bol keseden aklı oturduğumuz yerden dağıttık. Kalbimizle pek buluşturduk mu? Buluşturamadıysak bile uğraştığımı düşünüyorum. Teoride bayağı güzel verdik veriştirdik. Sanırım pratik iyiye doğru ilerliyor. Aslında zor değil kalbinin sesi ve beyninin pırıltısını aynı anda kullanmak. Kepçeyi, eline kararında aldın mı olay sanırım gayet kolay. Öyle bol kepçe kalbe daldın mı, ayıptır söylemesi enayi oluveriyorsun… Olmadı hadi aynı kepçe ve aynı hızla beynime dalayım dediğinde çakal, şeytan gibi kötü ama maalesef hakkettiğin kelimeleri yutuveriyorsun.

Ve işte ilk köşe yazımın sonuç bölümü. Kısa ve öz olsun istedim.  Güzel bir aranjmandan tatlı bir name ile “Ahhh kalbim ben senden çok çektim.”

Güzel kalbimize ve parlak zekanıza iyi bakın. / Çiğdem Kenar