Trump’ın “Make America Great Again” ve “America First” sloganlarıyla yürüttüğü seçim kampanyasının, dış politikada daha önceki dönemine benzer ancak daha sert adımlarla şekillenebileceği öngörülüyor. Bu süreçte, Türkiye’nin özellikle Avrupa Birliği (AB) ile iş birliğini artırarak krizleri fırsata çevirebileceği vurgulanıyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın AB’ye yönelik “Krizden Türkiye ile birlikte çıkabilirsiniz” çağrısının, iki taraf arasındaki ilişkilerde yeni bir dönemin başlangıcı olabileceği ifade ediliyor.
Uzmanlar, ABD’nin Trump liderliğinde Rusya ile temaslarını artırmasının, Ukrayna, AB ve Çin’in çıkarlarına ters düşeceğini belirtiyor. Bu süreçte Türkiye’nin atacağı adımlar ve kuracağı ittifakların kritik önem taşıdığına dikkat çekiliyor. Doğu Akdeniz’de ise ABD’nin politikalarına karşı Türkiye ve AB’nin ortak hareket etmesinin kaçınılmaz olacağı belirtiliyor.
Öte yandan, Fransa’nın Türkiye karşıtı politikalarını gözden geçirerek Ankara ile AB ülkeleri arasındaki ilişkileri güçlendirmeye odaklanmasının, Avrupa’nın çıkarına olacağı vurgulanıyor. Trump’ın alacağı radikal kararların, Türkiye’nin de içinde yer alacağı yeni diplomatik hamlelerle etkisiz hale getirilebileceği ifade ediliyor.
AB’nin iç yönetimsel krizleri ve liderlik boşluğu da dikkat çeken konular arasında yer alıyor. Almanya’nın koalisyon süreci ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un beklentileri karşılayamayan liderliği, AB’nin ortak politika üretme kapasitesini zayıflatıyor. Ancak, AB’nin tarih boyunca krizlerden güçlenerek çıktığı gerçeği göz önünde bulundurulduğunda, Türkiye’nin Avrupa için önemli bir stratejik ortak olabileceği değerlendiriliyor.
Jeopolitik konumu itibarıyla küresel krizlerin merkezinde yer alan Türkiye’nin, aynı zamanda birçok ülke ve kuruluş için vazgeçilmez bir aktör olduğu belirtiliyor. Uzmanlar, Türkiye’nin bu süreçte krizleri fırsata çevirerek hem bölgesel hem de küresel alanda etkisini artırabileceğini vurguluyor.